Haber

Et ve süt krizi çocukları da vurdu

Türkiye’de et ve süt üretimine ilişkin politikalar üreticilerin üretimden çekilmesine neden olurken, hem et hem de süt ve süt ürünlerinde fiyatlar artıyor. Bu durum en çok çocukları vuruyor. Son dönemde et ve süt fiyatlarındaki artışlar durdurulamıyor. Ulusal Süt Konseyi’nin maliyet hesabı 8,74 lira, tavsiye fiyatı 8,50 lira iken, üretici birlikleri bir litre sütün üretim maliyetini 12,90 lira olarak hesaplarken, piyasadaki fiyatlar 12 liraya kadar yükseldi.

Yeni yılın ilk haftasında ete 3 kat zam yapıldı. Yılbaşından bu yana fiyatlar 20-30 lira arttı. İstanbul’da kasaplarda etin fiyatı kıymada 200 liraya, kuşbaşıda 220 liraya, kuzu kemiğinde 200 liraya ve kemiksiz kuzu etinde 315 liraya yükseldi.

Uzmanlara göre protein kaynağı olan et, süt, yoğurt ve peynir gibi besinler çocukların vücutlarının gelişimini tamamlaması ve hastalıklara karşı direnç oluşturması için kritik öneme sahip. Artan fiyatlar karşısında bu çalışmalara istikrarlı bir beslenme sağlayacak oranda erişebilen çocukların sayısı giderek azalmaktadır.

7 milyon çocuk açlık tehlikesiyle karşı karşıya

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2021 yılı resmi verilerine göre Türkiye’de 23 milyon çocuktan 7,3 milyonu açlık ve yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. Eğitim Reformu Girişimi ise öğrencilerin yüzde 44’ünün yeniden yetersiz beslenme ve açlıkla karşı karşıya kaldığını belirtiyor. Peki fiyat neden artıyor?

Üreticiler, hükümetin seçim öncesi enflasyonu bastırmak için çiğ süt fiyatlarını düşük tutmasının et ve süt krizinin ana kaynağı olduğuna dikkat çekiyor. Buna göre üretimde artan maliyetlere rağmen verilen fiyatın düşük olması nedeniyle üreticiler ineklerini kesime gönderdi ve hayvan sayısı azaldı.

Mart ayında ramazanla birlikte talebin artacağını belirten üreticiler, fiyatların daha da artacağı uyarısında bulunarak hayvan açığının ancak ithalatla karşılanabileceği uyarısında bulunuyor.

TÜSEDAD: Proteine ​​ulaşmak zorlaşacak

DW Türkçe’ye konuşan Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu, et fiyatlarına yapılan zamların ertelendiğini belirterek, şunları ekliyor:

“Bu kadar inek kesildiği için sanki et bolluğu var gibiydi. Ama biz o zamanlar ana hayvanlarımızın etini yiyorduk. Bunun bedeli Türkiye’ye çok ağır olacak. Biz bu bedeli ödemeye başladık. Bugün milyonlarca genç yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Milyonlarca çocuk doğru dürüst beslenmiyor. Sadece mideyi dolduruyor. Bundan sonra daha iyi olmayacak. Protein kaynaklarına ulaşmaları zorlaşacak.”

Biga Süt Üreticileri Kooperatifi Başkanı Halil Kaya, tarım ve hayvancılık politikalarının uzun süredir sıkıntılı olduğunu söylüyor. DW Türkçe’ye konuşan Kaya, iki yıldır çiğ süte zam yapılmazken tüm girdi maliyetlerinin önemli ölçüde arttığına dikkat çekerek, kriz nedeniyle kesilen hayvanların artması nedeniyle üretimde daralma yaşandığına dikkat çekti.

Ulusal Süt Ürünleri Kurumu fiyatı belirlemeye çalışsa da süt ihtiyacı olan firmaların tavsiye fiyatını dikkate almadan bu fiyatın çok üzerinde fiyatlar verdiklerini kaydeden Kaya, “Yani konu arz-talep dengesinde. Yem artırılmazsa süt üreticisi bugünkü fiyattan ayakta kalarak sürdürülebilir bir şekilde üretimine devam edebilir” diyen Başkan, “Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanımız yem ve gübreye zam yapmayacağını söyledi ama bu sadece Tarım’daki ürünler için geçerli. Kredi mağazası. Özel sektördeki yem firmaları yakında fiyatlarını güncelleyecek” dedi.

“Hedef üretim değil, bağlılıktır”

Sencer Solakoğlu’na göre Türkiye’de tarım politikalarının temel amacı “üretim” değil, “üst makamı memnun etmek”tir. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sadece gıda enflasyonunun nasıl önleneceğine odaklandığını belirten Solakoğlu, yaklaşımın “merak etmeyin eti de sütü de kontrol ediyoruz, fiyatlarını çok fazla artırmıyoruz” olduğunu vurguluyor.

Bu nedenle tüm okların üreticinin üzerinde olduğunu söyleyen Solakoğlu, “Yani devletin gücüne karşı zavallı üretici ne yapsın? Yıllardır bir manipülasyon yapılıyor. Destekler bir lütuf olarak çiftliklere veriliyor. , çünkü böyle bir modelin çalışması mümkün değil batmakta olan çiftçi ortaya çıkıyor, batmakta olan çiftçi ortaya çıkıyor.Batan her çiftçi ile üretim azalıyor.Katledilen her inek ile Türkiye’nin gelecek potansiyeli kayboluyor. Kesilen hayvan sonucu Türkiye’nin geleceğini bir adım daha dışa bağımlı hale getiriyor.Biat zihniyeti biat zihniyeti değil.

Karar vericilerin “ilkokul seviyesindeki bir insan gibi” eylemlerinin sonuçlarını ölçtüğü ve değerlendirdiği görüşünü paylaşan Solakoğlu, “Odaklandıkları tek şey, maliyeti düşük tutarak gıda enflasyonunu seçime kadar kontrol altında tutmak. Dolayısıyla süt fiyatını sabit tutarsak gıda enflasyonundan en azından süt ürünleri tarafında etkilenmeyiz.Kolay, çok tehlikeli ve çok istenmeyen bir karar sistemini devreye sokuyorlar. Bunun yarattığı diğer etkilerin hiçbirinin farkında değiller.”

Bakanlık 2001’den beri saymıyor

2001 yılından bu yana ülke genelinde hayvan sayımı yapılmadığını belirten Solakoğlu, “Bugün Türkiye’de kaç litre süt üretildiğini, kaç baş olduğunu Tarım Bakanı bilmiyor. nüfus sayımı yok.”

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, et fiyatlarındaki artışların spekülatif olduğunu belirterek, “Gerekli tedbirleri aldık. Kasaplık hayvan ithalatı için temaslar yapıldı” diyerek çözüm için ithalat kapısını gösterdi.

Kaya: Siyasi partiler gerçek yapımcıyı dinlemeli

Biga Süt Üreticileri Kooperatifi Başkanı Halil Kaya, yurt dışından damızlık veya besilik hayvanlara aktarılacak paranın yerli üreticiye verilmesi, küçük ve orta ölçekli aile işletmelerinin desteklenmesi ve Türkiye’nin hayvan varlığının desteklenmesi gerektiğine dikkat çekti. arttırılmalıdır. Kaya, “Et krizi çok kolay çözülür, kestirme yol belli. Annesiz dana eti olmaz. Bu nedenle aile işletmelerinde hayvan varlığı çok değerli. Desteklenerek anaç kesimi durdurulmalı.” yasaklayarak değil.”

Devletin gerekli çalışmaları yaparak kuraklığa karşı acil önlem alması gerektiğini, aksi takdirde yine Rusya’dan veya Ukrayna’dan tahıl ithal etmek zorunda kalacağını ve bunun tüketicinin masasına yansıyacağını ifade eden Kaya, “Açıkçası Ankara bakıyor. köyden köye farklı, tüketici oyununu planlayan siyasi partiler sahaya inip gerçek üreticiyi dinlemeli ve destekçisi olmayan ülkesi için uğraşan üreticilerle istişare ederek bu ülkeyi birlikte kalkındırmalıdır.

Vatandaşın vergisi ithalata gidecek

Et ve sütün yurt dışından ucuza alınamayacağını, fiyatların hemen hemen aynı olduğunu ve üzerine nakliye masraflarının ekleneceğini belirten Sencer Solakoğlu, ithalatı daha ucuza getirmenin tek yolunun Hazine sübvansiyonu olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti: : “Mevcut kurallarda 12 lira olan Türkiye pazarına getirdiğiniz sütü 10 liraya arz ederseniz, yerli üreticiye bir darbe daha vurmuş olursunuz, matrahla yurtdışındaki çiftçiye de sübvansiyon sağlamış olursunuz.” topla. Mart ayında ramazan çılgınlığının başlayacağını ve talebin artacağını belirten Solakoğlu, yerli üretici desteklenmediği için hayvan açığını yine ithalatla kapatmanın mümkün olacağını vurguladı. , “Sahada net olarak gördüğümüz şey önümüzde çok karanlık. Bugün 85 milyon insanın et ve süt yiyip içmesinin tek sebebi kıymetlidir. Bunun tek sebebi beceriksiz yöneticiler. En büyük darbeyi küçük ve orta ölçekli aile şirketleri, yoksul kesimler ve Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği alacak. “Şu anda yeteri kadar beslenemeyen ve protein alamayan gençler maalesef bu yanlış yönlendirmenin sonucunu hala göremiyorlar ve hala aynı hataları yapmaya devam ediyorlar.”

Bülent Şık: Kamu kurumları yerle bir edildi

DW Türkçe’ye konuşan beslenme mühendisi Bülent Şık da Türkiye’deki gıda krizinin büyük ölçüde kamusal hayatın tahribatıyla ilgili olduğunu düşünüyor. Son 30 yılda beslenme konusunda piyasayı düzenleyip düzenleyebilecek, yoksullukla mücadelede rol oynayabilecek birçok kurumun tasfiye edildiğini söyleyen Şık, yem sorununun, hayvansal üretimdeki gerilemenin ana sebebinin bu olduğunu söylüyor. ve maliyet.

Tarım Bakanlığı’na bağlı olan ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri olarak nitelendirilen gübre fabrikaları, yem fabrikaları, devlet üretim çiftlikleri, tarım işletmeleri ve enstitüler gibi birçok kuruluşun son otuz yılda kapatıldığını belirten Şık’a göre, bu sorunları bir yapbozun parçaları olarak görür ve onlarla ilgilenir. Analiz için bir bakış açısı ve talep geliştirmek gerekir.

“Hastalıklara karşı daha duyarlı hale gelecekler”

Çocukların açlık ve yetersizlik sorunlarına, toplumsal hayatta hiçbir kesim ve bireyle kıyaslanamayacak kadar hassas varlıklar olduğuna dikkat çeken Şık, “Bu açıdan bakmamız gerekiyor, çocukları her zaman odak noktası olarak görmemiz gerekiyor. tartışmaların konusu.”

Çocukların çevresel maruziyetlere ve kurşun gibi hastalıklara karşı direnç geliştirmeleri ve gelişimlerini sağlamaları için güvenli gıdalarla beslenmeleri gerektiğinin altını çizen Şık, “Gıda fiyatlarının bu kadar yüksek olduğu bir ülkede maalesef çocuklar sağlıklı beslenmeyecek. sadece yetersiz beslenme ve açlık nedeniyle büyüme ve gelişmede gerileme içinde olabilir. Başta bulaşıcı hastalıklar olmak üzere bazı hastalıklara, toksik kimyasalların neden olduğu çeşitli zararlara daha açık, sağlık tahribatına daha açık bir durumla karşı karşıya kalacaklar” dedi.

haberbayrakli.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu